 |
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
Şu çıkarma işlemine bayılıyorum. Hatta diyebilirim ki o aralarında en sevdiğim.
Diğerleri hafif zorlama, yakıştırma, samimiyetten yoksun geliyor. Ama yanlış
anlaşılmasın; onu sevişim diğerlerinin eksikliklerinin çokluğundan değil. İstesem
hepsini elimin tersiyle itebilirdim. Buna muktedirim. Fakat ben onu, bir bütün
olarak oluşunu seviyorum.
Evvela gerçeklik taşıdığını düşünüyorum. Sizce de öyle değil mi? Sözgelimi
yanyana duran beş elma bir bütündür ve bu olabildiğine gerçektir. Onlardan bir
tanesini ben veya siz, önünde sonunda başka bir olabildiğine ve daha güçlü bir
gerçek, alabilir, yiyebilir ve onları dörde indirebilir veyahut görüntülerini
saklamayı becerebilmiş, mikrobiyel, olabildiğine gerçek bir çürüme kalanları
üçe indirebilir. Lütfen ince düşünmeyi huy edinelim artık; bu olabildiğine ve
daha güçlü gerçek tabii ki soldan dördüncüyü, elbette kaşının üstünde gözü olduğu
için değil, sadece onu seçebilir dolayısıyla geriye iki tane bırakabilir.
Üstelik o çok estetik bir gerçektir; çatısının altında barınan ailelere bakın
bir kere: “Bünyamin Yasemin’le çıkıyor üstelik birbirlerine çok yakışmışlar,
evlenecekler inşaallah.” “Asansör üçten beşe çıktı ve o suratsız adam indiğinde
düğmüyü basıp onu yediye çıkardım.” “Dün patronum beni yanına çağırttı, bir
koşu odasına çıktım ve o da beni işten çıkardı.”
Öte yandan çok ‘rantable’ bir gerçektir o. Her yerdedir. Size masraf çıkaran
her şeyi çıkarma sayasinde kesenize uygun bir hale getirebilir ve o ağır yükü
sırtınızdan atabilirsiniz. Sonrasında, şöyle bir gerinirsiniz, ‘oh be’ dersiniz
dünya varmış.
Son olarak, hazır dünya varmış da demişken, çıkarma çok güvenli bir gerçektir.
Toplarsanız size kızarlar, üzerinizde baskı kurarlar: Kim mi kızar? Aman siz
de bilmiyormuş gibi yapmayın, kızarlar işte, deli misin derler ‘ne toplaması
kardeşim çıkaracaksın.’ Onlar da mı kim? Siz de pek sevdiniz bu oyunu. Söyleyemem;
kendime koyduğum yasaklar var benim. Zaten siz de pekala bildiniz işte.
İşte görüyorsunuz, genetik bir gerçektir bu çıkarma, ne toplamaya benzer, ne
bölmeye ne de çarpmaya... Bir ‘absürdite’ bile, lütfen huy edinin artık şu ince
düşünmeyi, gerçeğe dönüşür onun elinde -yoksa kavuşur mu demeliyim:
“Bir biz vardı ve o bizden ben çıktı, geriye ne kaldı? Siz kaldınız, hatta
belki sen kaldın ya da belki de onlar kaldılar, belki de o... Sizden ben çıktı...
Bu ne saçma soru böyle; üçten beş çıkar mı hiç? Onlardan ya da ondan ben çıktı?
Neyse ne! Ondan ben çıkmışım bana ne! Benden sen çıktı, veyahut senden ben çıktı,
ne kaldı, ne kaldı? 
|
 |
 |
 |
 |
 |