Kiraz
kasabanın tek geçim kaynağıydı. Çoluk-çocuk tüm
aile, bahar geldiğinde kendini kiraz toplamaya adardı. Başka
işlerde çalışanlar, işten izin alır, öğrenciler
okula gitmezdi. Kirazı zamanında toplamalı, yetemedikleri
yerde gündelikçiler tutmalı, iyi iyattan satmalıydılar.
Vadiye yerleşik kasabanın aşağı inen yolu,
transit karayoluna bağlanıyor oradan da gündelikçi kadınlar
kamyonlarla kasabaya giriş yapıyordu.
Saiye
ve annesi de o kamyonlardan biriyle gelmişlerdi. Saiye dört-beş
yaşlarında, sarı, zayı bir kızdı. Annesi
mevsimine göre, bazen soğan, bazen pancar sökümü işlerine
gidiyor, O da annesinin peşinden köy köy dolaşıyordu.
Kamyon yolculuklarındaki en büyük eğlencesi kendisiyle aynı
römorkta bulunan çocuklarla sağa sola la atmak, kamyonu takip
eden araçların şoörlerini kızdırmaya çalışmaktı.
Transit
karayolundan sağa dönen kamyon, iki aracın yan yana ancak
sığabileceği genişlikteki yolda kıvrılarak
ilerliyordu. Biraz ilerledikten sonra kamyon durdu. Çavuş dedikleri
işçilerden sorumlu adam, içlerinden on gündelikçiyi seyvanlı
bahçeye gönderdi. Saiye ve annesi de bu on kişinin içindeydi.
Sonra kamyon kasabanın yukarı taraınhdaki bahçelere
doğru yollandı.
Saiye
annesinin elinden tuttu. Bahçeye geldiklerinde birkaç kişinin zaten
çalıştığını gördüler. Uzun uzun merdivenleri
ağaca bağlamışlar, kendilerini ancak taşıyabilecek
tahta basamakların üzerinden kirazlara ulaşmaya çalışıyorlardı.
Daha yukarılara erişmek içinse merdivenin sağlam olmayacağını
düşünüp kendilerin bellerinden ağacın sağlam olduğunu
gözlerine kestirdikleri dallarına bağlıyorlardı.
Bu
mevsimde buralar hep yağışlı olurdu. Zaman zaman
dolu yağar kiraza büyük zarar verirdi. İşte yağmur
çiselemeye başlamıştı yine. Annesi Saiye'ye çantasından
çıkardığı ekmeği verip seyvanın altına
gönderdi. Seyvanın altında bir taşa oturdu Saiye. Bahçenin
sahibi bir avuç kiraz verip: "Kirazla katık et ekmeği."
dedi. Annesi merdiveni ağacın bir dalına bağlamıştı.
Kendisini de sağlam bir dala bağladı belinden. Elindeki
sepete kirazları atmaya başladı.
Saiye
kendine verilen kirazı bitirmiş, ekmeğim kenarını
dudaklarında gezdirmeğe başlamıştı. Yağmur
sağanağa dönmüştü. Tepeden tırnağa ıslanmış
işçiler kiraz toplamağa devam ediyordu. Rüzgarın her
esişiyle bağlı oldukları dalla birlikte sallanıyorlardı.
Saiye seyvanın altına giren suyu ark etmiş, oturduğu
taşın üzerine çıkmıştı. Ekmeğin kenarını
artık arkına varmadan, bir alışkanlık gibi,
dudağında gezdiriyordu. Gözleri annesindeydi. Ağacıon
her sallanıyşında annesi düşecek diye endişe
ediyordu. Bir ara seyvandan dışarı çıktı. Annesine
doğru koştu. Kısa bir sürede sırılsıklam
oldu. Annesinin de uyarsıyla hemen yerine döndü.
Kirazlar
ağaçlara asılmış sepetlerde hızla çoğalıyordu.
Yağmur
rüzgarla birlikte şiddetini biraz olsun azaltmıştı.
Saiye yerden bir ağaç parçası almış, ıslak
çimlerin üzerinde gezdiriyordu. Kendi hayallerine dalmıştı.
Büyüdüğümde kamyona hiç binmeyecekti. Annesi ile birlikte buralara
piknik yapmaya geleceklerdi. Belki babası daha iyi bir iş
bulur, onları alacağı araba ile pikniğe götürürdü.
Okula başlarken babası ona yepyeni bir önlük alacaktı.
Yan komşunun kızı gibi ablasının eski önlüğünü
giymeyecekti. Ağaç parçasını daha keyile çimlere sürtmeye
başlamıştı. Ekmeğiyse hala elinde, yenmeyi
bekliyordu.
Kısa
bir soluk alan yağmur, yeniden başladı. Rüzgar bu kez
daha hızlı esiyordu. Yine annasine baktı. Ağaç daha
çok eğilmeye başlamıştı. Saiye gözlerini kapatıp
sırtını döndü. Bir an önce yağmur dinsin, rüzgar
kesilsin istiyordu. Annesi kendini dala bağladı, ipi iyice
kontrol etti. Sepetine daha hızlı atmaya başladı
kirazları. Saiye taşın üstünde çömelmiş, bahçeye
sırtını dönmüş, gözleri kapalı, korku içinde
sadece etraı dinliyordu.
Yağmur
ve rüzgarın sesini bir kadın çığlığı
yırttı.
Korkuyla
yüzünü çevirdi Saiye. Annesiyle aynı ağaçtan kiraz toplayan
kadının kendini bağladığı dal kırılmış,
kadın yere düşmüştü. O ana kadar seyvandaki sandalyede
oturan çavuş kadının yanına geldi: "Kolu kırılmış."
dedi. "Yoldan bir araba çevirin!" Kadını ayağa
kaldırıp götürdüler. İşçiler ağaçlardan inmişti.
Çalışacak halleri yoktu. Çavuş, gündelikleri dağıttı.
Saiye annesinin eline yapışmıştı. Rahatlamış,
korkusu geçmişti. Annesi bir buçuk milyonunu çantasına koydu.
Sonra kamyon geldi. Tıka basa dolu ıslak römorka bindiler.