Kiraz

Aykut Dalyan

 

        Kiraz kasabanın tek geçim kaynağıydı. Çoluk-çocuk tüm aile, bahar geldiğinde kendini kiraz toplamaya adardı. Başka işlerde çalışanlar, işten izin alır, öğrenciler okula gitmezdi. Kirazı zamanında toplamalı, yetemedikleri yerde gündelikçiler tutmalı, iyi iyattan satmalıydılar. Vadiye yerleşik kasabanın aşağı inen yolu, transit karayoluna bağlanıyor oradan da gündelikçi kadınlar kamyonlarla kasabaya giriş yapıyordu.
       Saiye ve annesi de o kamyonlardan biriyle gelmişlerdi. Saiye dört-beş yaşlarında, sarı, zayı bir kızdı. Annesi mevsimine göre, bazen soğan, bazen pancar sökümü işlerine gidiyor, O da annesinin peşinden köy köy dolaşıyordu. Kamyon yolculuklarındaki en büyük eğlencesi kendisiyle aynı römorkta bulunan çocuklarla sağa sola la atmak, kamyonu takip eden araçların şoörlerini kızdırmaya çalışmaktı.
        Transit karayolundan sağa dönen kamyon, iki aracın yan yana ancak sığabileceği genişlikteki yolda kıvrılarak ilerliyordu. Biraz ilerledikten sonra kamyon durdu. Çavuş dedikleri işçilerden sorumlu adam, içlerinden on gündelikçiyi seyvanlı bahçeye gönderdi. Saiye ve annesi de bu on kişinin içindeydi. Sonra kamyon kasabanın yukarı taraınhdaki bahçelere doğru yollandı.
        Saiye annesinin elinden tuttu. Bahçeye geldiklerinde birkaç kişinin zaten çalıştığını gördüler. Uzun uzun merdivenleri ağaca bağlamışlar, kendilerini ancak taşıyabilecek tahta basamakların üzerinden kirazlara ulaşmaya çalışıyorlardı. Daha yukarılara erişmek içinse merdivenin sağlam olmayacağını düşünüp kendilerin bellerinden ağacın sağlam olduğunu gözlerine kestirdikleri dallarına bağlıyorlardı.
        Bu mevsimde buralar hep yağışlı olurdu. Zaman zaman dolu yağar kiraza büyük zarar verirdi. İşte yağmur çiselemeye başlamıştı yine. Annesi Saiye'ye çantasından çıkardığı ekmeği verip seyvanın altına gönderdi. Seyvanın altında bir taşa oturdu Saiye. Bahçenin sahibi bir avuç kiraz verip: "Kirazla katık et ekmeği." dedi. Annesi merdiveni ağacın bir dalına bağlamıştı. Kendisini de sağlam bir dala bağladı belinden. Elindeki sepete kirazları atmaya başladı.
        Saiye kendine verilen kirazı bitirmiş, ekmeğim kenarını dudaklarında gezdirmeğe başlamıştı. Yağmur sağanağa dönmüştü. Tepeden tırnağa ıslanmış işçiler kiraz toplamağa devam ediyordu. Rüzgarın her esişiyle bağlı oldukları dalla birlikte sallanıyorlardı. Saiye seyvanın altına giren suyu ark etmiş, oturduğu taşın üzerine çıkmıştı. Ekmeğin kenarını artık arkına varmadan, bir alışkanlık gibi, dudağında gezdiriyordu. Gözleri annesindeydi. Ağacıon her sallanıyşında annesi düşecek diye endişe ediyordu. Bir ara seyvandan dışarı çıktı. Annesine doğru koştu. Kısa bir sürede sırılsıklam oldu. Annesinin de uyarsıyla hemen yerine döndü.
        Kirazlar ağaçlara asılmış sepetlerde hızla çoğalıyordu.
        Yağmur rüzgarla birlikte şiddetini biraz olsun azaltmıştı. Saiye yerden bir ağaç parçası almış, ıslak çimlerin üzerinde gezdiriyordu. Kendi hayallerine dalmıştı. Büyüdüğümde kamyona hiç binmeyecekti. Annesi ile birlikte buralara piknik yapmaya geleceklerdi. Belki babası daha iyi bir iş bulur, onları alacağı araba ile pikniğe götürürdü. Okula başlarken babası ona yepyeni bir önlük alacaktı. Yan komşunun kızı gibi ablasının eski önlüğünü giymeyecekti. Ağaç parçasını daha keyile çimlere sürtmeye başlamıştı. Ekmeğiyse hala elinde, yenmeyi bekliyordu.
        Kısa bir soluk alan yağmur, yeniden başladı. Rüzgar bu kez daha hızlı esiyordu. Yine annasine baktı. Ağaç daha çok eğilmeye başlamıştı. Saiye gözlerini kapatıp sırtını döndü. Bir an önce yağmur dinsin, rüzgar kesilsin istiyordu. Annesi kendini dala bağladı, ipi iyice kontrol etti. Sepetine daha hızlı atmaya başladı kirazları. Saiye taşın üstünde çömelmiş, bahçeye sırtını dönmüş, gözleri kapalı, korku içinde sadece etraı dinliyordu.
        Yağmur ve rüzgarın sesini bir kadın çığlığı yırttı.
        Korkuyla yüzünü çevirdi Saiye. Annesiyle aynı ağaçtan kiraz toplayan kadının kendini bağladığı dal kırılmış, kadın yere düşmüştü. O ana kadar seyvandaki sandalyede oturan çavuş kadının yanına geldi: "Kolu kırılmış." dedi. "Yoldan bir araba çevirin!" Kadını ayağa kaldırıp götürdüler. İşçiler ağaçlardan inmişti. Çalışacak halleri yoktu. Çavuş, gündelikleri dağıttı. Saiye annesinin eline yapışmıştı. Rahatlamış, korkusu geçmişti. Annesi bir buçuk milyonunu çantasına koydu. Sonra kamyon geldi. Tıka basa dolu ıslak römorka bindiler.

 

Öyküden bir bilet : gidiş-dönüş