Al

Tolga Toprak

 

      Kendisi (kendine) : Konuşursam insanları rahatsız eder miyim? Yani, ya istemiyorlarsa konuşmamı. Öyle, yürümek istiyorsa bu kız mesela yanımda. İki yürümeyi bile isteyip istemediğini bilmiyorum, ben önerdim yürümeyi. Ama istemese söylerdi herhalde dimi?
      Konuşmam onu rahatsız eder mi?
      a) Konuşmamın başlı başına kendisi rahatsız eder mi? (Bunu demin düşünmüştüm zaten.)
      b) Konuşmamın konusu rahatsız eder mi? Hem ayrıca "ben"im "konuşmam" diye bir şy var mı  ki acaba? "Konu"dan konuşmak, iştey çatılı eylem-türüyor. Yani iki veya daha azla kişinin yapacağı soy. Bak hemen de aklına ne geliyor. Onu ikiden azla kişinin yaptığını düşünmek bile mide bulandırıcı. Tabii, istediğin kadar düşünebilirsin, kendi kendine. Araba geliyor güzel kız, kaldırıma çık, olsun çöp suyuna basmak ölmekten daha iyidir. Düşünme işteş çatılı değil. Yani bir kişi yapabilir. Tamam, içinde "ş" yar ama her sakallı da deden değil. Ne yani  "dü" den mi türeyecek? Ah tavla. Dü-dü-iki... İkimiz, sen ve ben, şimdi aynı şeyi düşünüyor olsak, ben gözlerine bak  "abil" meye cesaret ed"ebil"sem, anlaşsak. (işteş)
       Kendisi  (Güzel kıza) : Bir arkadaşım vardı, Aydın,-arkadaş diyorum ama yozlaştırılmış anlamıyla değil, gerçek anlamıyla.  "Arka" daş diyorum, "iş"  teş gibi  uzun zamandır göremiyorduk birbirimizi. Sorunda ırsat bulduk, ben onlara gittim. Bir başladık konuşmaya, ben bir şey anlatıyorum, o nezaket icabı dinliyormuş gibi yapıyor, sonra o bambaşka bir şey anlatıyor, ben onun laını ağzına tıkıp daha başka bir şey söylüyorum. Böyle bir saat kadar çabaladık herhalde. Sonra arkına varabildik  yaptığımızın. O zaman ben demiştim "Keşke sen kapıyı açsaydın, ben içeri girseydim, konuşmasaydık hiç, baksaydık birbirimize, "bakış"saydık" diye Aydın'a, o da "Olgunlaşmamız gerekiyor demek ki daha. "demişti. Sence de insanlar gözleriyle anlaşabilir mi? Bunca tanıyabilir mi bir insan diğerini?
      Güzel kız (Değişik çocuğa) : -----
      
Kendisi (Kendine) : Niye susuyorsun bana güzel kız? Bak, şimdi bunu düşünmeden söyleseydim  "susmak"I  "susamak" anlar mıydı acaba, veya benim öyle ima etmeye çalıştığımı zanneder miydi?
       Kendisi (Güzel kıza) : Barış Abi'yle öykü günlerine gidiyoruz ya, bir gün dedi ki "Ben kılı kırk yarıyorum bir şeyi demeden önce, düşünüyorum da düşünüyorum acaba yanlış anlaşılır mıyım diye, bir şey bulamasam da tereddüt  ediyorum  söylemekte, burada önceinsan harala gürele konuşuyor. Baksana kadın mı üstün erkek mi, ilişki nasıl olmalı... Birazdan da Budizm'e geçeriz o olur! "Sence de düşünmeli mi insan bir şeyi söylemeden önce, ince eleyip sık mı dokumak gerekir illa ki?
      Güzel kız (Değişik erkeğe) :  Barış... Abi??? Mi diyorsun?
      Kendisi (Güzel kıza) : Yani ne bileyim öyle başladı, öyle gidiyor. Emre'ye de birkaç hata öncesine kadar Abi diyordum, daha yeni yeni alışıyorum.
      
Güzel kız (Değişik oğlana) : -----
      
Kendisi (Kendine) : Susuyor. Yok, yine öyle oldu. Sessiz kalıyor? Evet bu daha iyi. Düşünüyor herhalde. Emin olamazsın ki. Senin en sevdiğin oyun değil mi hiçbir şey  düşünmeden oturmak veya yatmak veya yürümek. Belki de düşünüyorsun, arkında değilsin. Belki de hiçbir şey düşünmemekten bir şeyler  düşünmeye ırsat bulamıyor o koca kaan. Belki o da şimdi hiçbir şey düşünmeden yürüyordur. Belki de "Niye hep olay anlatıp sonuna da, sence de öyle değil mi öyle de mi soruları ekliyor? Benim hakkımda bu kadar bilgi sahibi olma isteği!.. yoksa?" diye düşünüyordur. Belki tam da şu anda çakmıştır kaasında şimşek! Evet, hadi! Hayır, kediye bakıyor. Bir daha dene... Hala kediye bakıyor. Tamam kedi de iyi ama, sen de şimdi benim aklımdakini düşünsen, baksak birbirimizin gözlerine,  "anlaş" sak. Belki de böyle düşünmesini istediğin için böyle düşünüyorsun. Peki böyle düşünebilmeyi, hak ediyor musun? Veya o, hakkında böyle düşünmeni hak ediyor mu?
      Kendisi (Güzel kıza) : Ben sokak kedilerini daha çok seviyorum. Ev kedileri, ne kadar güzel olurlarsa olsunlar, yapma çıkmış gibi geliyor güzellikleri bana. Ama sokak kediledinin yüzlerindeki yaralar bile çoğu zaman-hatta her  zaman-çok daha anlamlı. Gorki'nin "Çocukluğum" kitabını okudun mu, orada şöyle bir cümle var: "Anlamsız bir yüzün üstünde, bir yara bile süse benzer."...
      Kendisi (Kendine) : Belki de biliyor ondan hoşlandığını ve içinden şunu geçiriyor "Madem ki sokak  kedilerini ev kedilerinden daha çok seviyorsun, gidip bir sokak kızında ağrıtsana mideni. "Yok, o son kısmı söyleyemez,  midemin ağrıdığını bilmiyor, belki de biliyor, ama ben söylemeden bilemez herhalde, sana göre sen söylemeden bilemez herhalde ona göre nasıl ki acaba?
      Kendisi (Güzel kıza) : Ben  "herhalde"nin düşünüldüğünden daha değişik   bir anlamda kullanılması gerektiğini düşünüyorum.-otoriteyim ya-Yani belirsizlik değil de, tam aksine kesin bir belirlilik olarak. Yani "her"  halde, hangi halde olursa olsun.
      Kendisi (Kendine) : İyi, bunu da söyledin ya, tam oldu artık. Şimdi saçma sapan bir yerde "herhalde" diyeceksin, anlamsızlaşacak ve o bunu arkedecek, sana söyleyecek, ayıklayacaksın pirincin taşını. Hem niye bir şeylerden konuşmuşolmak için ilgisiz, alakasız şeyler anlatıyorsun kıza. İyice çıkacak oyan ortaya. Al işte "oya"ymış. Zaten konu (ş) manın amacı ne ki:
      
Güzel  kız (Değişik olana) : Ben konuşmadan önce düşünen insanları sevmem! Her şeyi planlayıp, o şöyle  derse ben de böyle derim, deyip konuşulur mu hiç?
      Kendisi (Kendine) : Belli oluyor zaten güzel kız... Çatır çatır koydun yargılarını. "sevmem" "olur mu hiç".
      
Güzel kız (Değişik oğlana) : Hangi yola girelim? Dört tane şansımız var.
      
Kendisi (Güzel kıza) : Hayır üç tane, birinden geldik zaten, anıları depreştirmeyelim.
      
Güzel kız (Kendine mi,  değişik erkeğe mi belli değil) : ???
      Kendisi (Kenine) : o nasıl öyle ulan, anıları depreştirmeyelim.  Şimdiden üç seçeneği var:
      a) Sen kesin yargılı konuşursun da ben konuşamaz mıyım.
      
b) Ne yaşadık kı, ne anısı?
      
c) Demek yeni ayrıldınız ve sen hala etkisindesin. Ve beni onunla anılarının o olduğu buraya, yürümeye getirdin!..
      
Güzel kız (Ortalığa) : Şuradan gidelim, orası daha sakin.
      
Kendisi (Kendine) : Sakin diyor, o da benimle yalnız kalmak istiyor. Belki de beni zorunluluktan taşıyor yanında ve kendisiyle yalnız kalmak istiyor. Ama istese oldururdu. Yani ne yapar yapar, yalnız kalırdı, bahane mi yok, annem bekliyor der, geç kaldım der, der de der... Derbeder... Bu ne, bu da sen misin? Ay ay ay, canım benim, şimdiden derbeder mi oldun aşktan... Belki de benim konuya girmemi bekliyordun. Niye beklesin ki, eğer böyle bir şeyi  istiyorsa,  zaten şimdiye kadar çektiklerimi arketmiştir, ve başlardı konuşmaya, öyle erkek başlar kalıplarıyla ilgili birine benzemiyor. Şimdiye kadar  çektiklerim mi? MİDEM ... Bir yerlerde oturup çay mı  içsek ne yapsak? Tabii, çay iç, beraberinde iki sigara, sonra geçer midenin ağrısı. Yok yok yok iki tek de viski atın, o zaman tam olur.
      Kendisi (Güzel kıza) : Bir yerlere oturalım  mı?
      Güzel kız (Kendine mi değişik çocuğa mı belli değil) :-----
      
Kendisi (Kendine) : Neyse, yürüyoruz  işte. Bir yerlere oturup beyti de yesen, miden aynı mide, güzel  kız aynı güzel kız, sen aynı sen. Ne değişecek? Ha, evet  belki ağrımaktan daha değişik bir tepki verebilir miden. Ammmman haaa!..............................................................................................................
      ............................. Sen ne güzel yürüyorsun güzel kız. Ben şimdi, dedemin annaneme yaptığı gibi senin koluna girip elini tutuversem, sen de annanemin dedeme yaptığı gibi yığılıp kalır mısın şuracığa. Yok, ben öyle yapmayayım, sen de öyle yapma. Benim  yanımda ağlama ve düşme, lüten. Ben ne yapacağımı bilemem.
      Güzel kız  (Beceriksiz oğlana) :  Ya, aslında benim eve gitmem lazım.
      Kendisi (Kendine) : Tamam; miden de geçer, düşünüp taşınman da, ama ne olur? Yarın akşam arar,  görüşelim dersin, yine aynısı yine aynısı. Hem sana tecavüz edeceğim demeyeceksin ki, senin için ne kadar değerli olduğunu öğreteceksin ona.
      Kendisi ("Git"tikçe  güzelleşen kıza) : Biraz otursak bir yerlere?
      Güzel kız (Bu seer kesinlikle kendisiyle beceriksiz erkek arasında paylaştırarak)-----
      
Kendisi (Kendine) : Hadi bakalım, dörtmüş, üçmüş boşver, şu yol oraya gider, sen yönelirsin o da gelir. sEn hepsinden önce, ne diyeceğini, nasıl diyeceğini hesapla. Nasıl yani? Bir krokisini çizmediğim kaldı kağıda diyeceklerimin, zaten bundan önceki tek başarılı olduğun seerde, planladıklarını mı söylemiştin Pınar a. Yooo,o zaman o söyletmişti  ama... Tamam, sen şimdi Ezgi'ye gitmeye bak. Bir de olmaz, ben gideyim dermiş.
      Kendisi (Küçük kıza) : Dur! Atma kendini yola, sakin ol (kendine; o sokak gibi yeşil ve sakin) geçeriz elbet. Hem kaza yaparsan daha geç ulaşırsın eve, hiç "Bir Dakika" "Dikkat" gibi şeyler izlemedin mi küçüklüğünde. Sağdan git, hep sağdan kaldırımın sağından, eğer gitmezsen sağdan, kaldırımın sağından, Tomtini'ye benzersilin.
      
Güzel kız (Bana) : (güler) : ) : ) : )
      
Kendisi (Kendine) : Ne güzel gülüyorsun sen ya, o, o, o Tolga, sen ne yapacaksın şimdi, sarılıp öptüğünü düşünmüyorum bile, ama herhalde eve gidip, inal our daki gururumuzu destekleyeceksin. (Maddi açıdan)
      
Kendisi (Yine yüzünü dökmeye başlayan küçük kıza) : Şurada kontürlü teleon var. arasan, biraz geç gitsen?.....
      
Güzel kız (Cesaretli erkeğe) : Tamam.
      
Ben (Bana) : Gördün mü, işlerin yoluna girdiği de oluyormuş.
      
.............................
      
Kendisi (Güzel kıza) : Ne oldu, kızdı mı annen?
      
Güzel kız (Değişik erkeğe) : Biraz...
      
Korkan çocuk, Panik adam, Cesaretsiz salak ve Beceriksiz oğlan hep bir ağızdan (güzel kıza) : Eeee?.....
      
Güzel kız (Bana) : (yüzünde güvenle) Tamam.
      
...........................
      
EZGİ'de
      
Kendisi (Güzel kıza) : Ben konuşmadan önce çok düşünürüm, acaba karşımdakini rahatsız eder miyim diye.
      
Güzel kız (Yardım isteyen erkeğe) : (gülerek) Nasıl yani?
      
Ben (Güzel kıza) : Yani, seninle bir şey konuşmak istiyorum diyelim, konuşmadan önce, üzerine çok düşünürüm, acaba seni rahatsız eder miyim konuşmalarımla diye.
      
Güzel kız (Rengarenk çocuğa) : ... Ne güzel!... Konuşacak bir şeylerin var demek.
      
Kendisi (Kendine) : İşte bitti. Aynı ders çalışırken olduğu gibi. Bir başlarsan kimse durduramaz seni. Aynı babanın dediği gibi. Başlamak bitirmenin yarısıdır. Iyi de, aşkı, ders çalışmakla...., yapma Tolga. Herhalde benim artık bir şeyler demem gerekiyor. Aşkta gereklilik ha, yazık, seni gidi genç oğlan. Yoksa aldığım kartı mı veersem... Çantama uzanmam mı daha kötü, konuşmam mı? İkisi de iyi genç oğlan. Ikisinde de sonuna gidecksin. Ya seni seviyorum diyecek ya da seni sevmiyorum diyecek. Ikisinde de iyi olacaksın, bileceksin, bilinmeyen olmayacak. (Beore the Rain çalsa şimdi...) Benim "ikisi" dediğim başka şeydi ya?... Çantam tabii ki kartı verirsem daha az konuşmuş olurum, sesim düşünürken bile titriyor Şimdi bir derdimi anlatayım, sonra, rahatlayınca çok konuşurum zaten. Çantamı niye öyle uzağa koymuşum ki. Uzanırken bana bakarsa? Kulaklarım? Salak, gözlerin anlatıyor... Çantama uzanmam, kartı bul "abil"mem yerini biliyorum da ellerim titriyor, yok yok, ayaklarımla ritim tutuyorum-kartı çantamdan çekip ona uzatmam uzatırkn diyeceğim şeyi demem kaç zaman sürer ki?..........
      
Ben aynı şeyi düşünüp bakışalım derken, sen şimdi çantandan, üzerinde    
"niye kırgınsın çocuk
                niye
     gök mavisi bir elbisen yok
              diye mi
                  aşıksın göğe"
                                                      Sevgi Harmankaya

      Adım şiir kartları                (Sener Köksümer kolleksiyonundan alınmıştır)

      Yazan bir kart çıkarırsan, ben daha on dört sene konuşmam, midem de yok olur herhalde.
      
Deterin de senin gibiymiş, küçük, nazik, ("a" ve "I"nin incelik belirten bir kelimede birleşmeleri hep olur mu?!..) renkli. Tamam ama ne arıyorsan bul artık, çıkarıyorsan çıkar o kartı ben konuşmam (ay,ay,ay romantik oğlan) ben benim yeşil deterimin neresinde "güzel" bir "kart" olduğunu biliyorum. Yeter Tolga, gidecek, belki de teleonunu yazayım ben senin diyecek ve hadi bakalım...... Çantam, bir daha seni kucağımdan indirmeyeceğim..... Eveet, oluyor, bak başlayınca devamı geliyor-başlamak bitirmenin yarısıdır-hem o da anladı bir şeyleri ki bakmıyor sana, belki, o da, onunkiyle aynı deteri çıkarmanı bekliyor... Hayır, bak, benimki yeşil. Işte "al" bakalım. Eh, ben de bunu bekliyordum senden Tolga'cığım. "Al"di mi, dediğin diyeceğin buydu-amman sisin titremesin, sesin ona"sana aşığım" demesin, ne ayıp,ayıp,ayıp........... Allahım, arkasındaki yazıyı okuyabilirsin, istediğini yap o karta, o SENin.............. an.............. evet.............. anlarda anlam...................
      
Güpgüzel kız (Bana) : Çok güzel: Al!
      
???????????? (????) : O senin.
      
Şaşkın kız (????) : !..... Sağol.......
      
Biraz zaman sonra....
      
Güzel kız (Kime? Bana mı?) : Niye bana aldın?
     
??? (SANA) : ... Kartı gördüm, sen geldin aklıma/(Kendime) : Midem, dur, hayır, lüten, biraz daha/(SANA) : ..... (SANA) : .......... (SANA) : ?????? (SANA) : ......... (mideme) ! (SANA) : ...... (SANA) : ...... (SANA) : Bir de seni çok sevdim.........................................................................................
      
......................................................................................................................................................................
      
......................................................................................................................................................................
      
Midem, an, sen, belki, herhalde, ben, işteş, cesaret, değişik, güzel kız, oğlan, kırgın, çocuk, olan, çay, sigara, kendi, yeşil, istiyorum, rahatsızlık, Beore the Rain, çantam, al, ..... midem.
      
Ben (Sana) : Ya, benim midemin ağrısının geçmesi gerekmiyor mu artık?
      
Sen (Bana) : Al hırkanı, üşüyorsun.
      
Ben (Sana) : !??? .. Üşümüyorum.
      
Sen (Bana) : Pardon.
      
.......
      
Sen (Bana) : Kalkalım mı?
      
.......
      
Sen (Bana) : Rahatsız olmadım.
      
Ben (Sana) : ....
      
Daha sonra .....
      
Sen (Bana) : Canım, ben bir annemi arayayım da merak etmesin, konser erken biter sanıyordu.
      
Sen (Bakkala) : Pardon, teleon nerede?
      
Ben (Sana) : İşte güzel kız, önünde.... Aşık mısın güzelim : ) : ) : )
      
Çok çok daha sonra.....
                                                               HAYIR!

 

Öyküden bir bilet : gidiş-dönüş