Kedi yeğenim Misket'e
Böyle
uzanmış, sol eli kedinin patisinde, televizyonda gözü, kulağı
iç sesinde, ağzı kapalı, kaşları hai kalkık,
bacaklarından biri düz, diğeri dizden bükülmüş - indiriverdi
bükülü bacağını, hastanedeki diğer hastalar da hep
bir bacakları dizden bükülü yatıyorlar - sağ elinde uzaktan
kumanda, derin derin soluk alıyorken buldu kendini.
Gözünün
kaymış odağını televizyondaki görüntüde topladı,
baktı, gördü. İki kadın, bir erkek ayakta konuşuyorlar.
En çok da sağ ve sol baştakiler konuşuyor. Bir biri soruyor,
bir diğeri, bazen sırayla sormayı dahi bekleyemiyor,
aynı anda atılıyorlar. Ortadaki - konuk o olmalı,
boyu, o çok konuşan, hep gülen ikisinden epey kısa - bir sola
yukarı, bir sağa yukarı bakıyor. Hangisini önce
yanıtlasa, duraksıyor. İşte bir ırsat daha,
o iki uzun boylu cevabı da veriyorlar. Ortadaki, kurtuluşu
artık sadece gülümsemekte buluyor. Sevimli de olması lazım
hani. Albümü yeni çıktı. Prodüktörü bir klip bile çekti. Bu
kanalın izlenme oranı da çok yüksek. İş, bir tutulana
kadar. O zamana kadar şu iki sırık konuşabilirler.
-
İrkildi birden, kedi karnına basmış, aşağı
atlamıştı. Ön ayaklarını iyice ileriye uzattı,
gerindi, kuyruğunu sürüyerek salondan çıktı. - Şimdi
gene oynayacak bir şeyler bulacak, oradan oraya koşturacak,
halıya tırnaklarını takıp çekecek, kalkıp
onu banyoya kapatmalı -
Kalktı,
onu görünce pısan kediyi ani bir atakla yakaladı, burnundan
öptü, banyoya bıraktı, banyo kapısını çekti.
Kapamadı - kedi, uslanana kadar banyoda yatsın, sonra nasıl
olsa kapının kapalı olmadığını arkedecek,
dışarı çıkacaktı. Yanına gelip uzansın
gene o zaman -
Salona
geldi, televizyona baktı. O bir türlü konuşamayan, sadece
gülümseyebilen genç kadın bir kallavi mikroon başında
şarkı söylüyor… Yapamadım, edemedim, bilemedim yakınmaları
ağırlıklı bir şarkı bu… Yetersizliği
hep kabulleniyor, baştan kabulleniyor. Türkçede yeterlilik iili
dışında gereklilik, yaklaşma ve… neydi diğeri?
Onları da bir yerlerde kullansanız ya hanımeendi.
Anımsayamadığı
diğer iil kaasına takıldı. Kütüphaneye gitti.
Ortaokullar için Dilbilgisi III kitabını çekti. Bileşik
iiller bölümünü açtı, bulmuştu… tezlik iili. - ormülünü
veriyorum çocuklar; iil kökü + ı, i, u, ü + vermek mastarı.
Beşer tane örnek istiyorum - Televizyondaki kızın, şarkı
mı, türkü mü, hai müzik mi olduğunu anlamadığı
parçasına dört delikanlının sirtaki ile eşlik ettiğini
görüverdi.
-
Şimdi reklamlar başlayacak. Basarsın kumandaya, kapatırsın.
Giyinir, dışarı çıkarsın. İstasyona kadar
yürür, alt geçitten karşıya geçersin, sahildesin. Sola doğru
yürü, ilerde biliyorsun bir zamanlar plaj varmış. Sen o plajın
kabin viranelerine yetişebildin ancak. İki yaz üst üste bu
şehre gelirken, sabah sarktığın tren penceresinden
gördüğün plaj kabinleri… Duvarlarında el ele tutuşmuş
mayolu, şen insan resimleri mi vardı? Sağa bak, adalar
orada, senin adan da orada. Dayanamazsın daha azla, kendini vapurda
bulursun. Güvertede oturma üşürsün, içeri gir. Kış mevsiminde
ada vapuru yolcuları gazete okumazlar. Onlar adanın yerleşikleridir.
Ya uyuklarlar, ya da pencerelerden dışarı, uzaklaştıkları
şehre, denize, daha da ilerilere bakarlar.
Vapurun
içi sıcaktır. Kanepelerden birine oturursun. Karşındaki
kadın senin oraya oturmanı zaten bekliyordur. Sen gelince
biraz daha rahat yerleşir yerine, hiç çekinmeden seni incelemeye
başlar. Haiçe başını eğersin, izin verirsen
kadıncağızın bu geçici eğlencesine. Pencereden
dışarıya, uzaklaşan şehre, denize, daha da
ilerilere bakarsın. İçinden kimsenin duymadığı,
henüz bestelenmemiş ada şarkıları söylerken tam,
kadının saçlarına baktığını arkedersin.
Kucağındaki uaklık kendini geriye atıp taşkınlıklar
yapmakta, annesinin dikkatini kendi üstüne istemektedir. Ancak, anne
gerçeği anlayacaktır, anlamalıdır. Karşısındaki
bu kadın kaasına peruka geçirmiştir. Gözünde beyaz camlı
gözlük vardır ama kaşları, kirpikleri döküktür besbelli.
Yüzü hai şiştir. Bu kadının saçı perukadır
bal gibi.
Başını
sallar, onu onaylarsın. Gülümseyemezsin, çocuğun da başını
alan okşamazsın. Yerinden kalkar, arkadaki kanepeye geçer,
kadına ve çocuğuna arkanı dönersin. Karşındaki
adam uyuklamaktadır. Adama bakar, gülümsersin, başını
okşamak bile geçer içinden. Vapur sarsılır. Adam uyanır,
sen gerilirsin. Adam sana bakar, uyukladığına utanır,
toparlanır, seni gözleriyle beceriksizce selamlar. Ceketinin içinden
gazete çıkarır, ilavesini sana uzatır. Teşekkür
edersin, ilaveyi elinde tutar, okumazsın. Adam gazeteyi evirir,
çevirir, spor sayasına karar kılar. Dudakları hareket
etmektedir. Okuyacağını okumuştur ki, gazeteyi katlar.
Sen ilaveyi uzatırsın. Alır. Gazetesinin üstüne bırakır.
Sana bakmadan "Kış erken geldi yenge," der.
"Değil
mi?" dersin, "Bakalım lodosta ne yapacağız?"
Adalı oluvermişsindir sen de işte. Adam omuzlarını
kaldırıp indirir. Üşümüş müdür, yoksa sevinmiş
midir onaylandığına, anlamazsın. Sıcacık
bir salep umarsın. Tarçınını ayrıca getirsinler,
sen her yudumda ilave edesin istersin. Vapur, hiç sarsılmadan durmuştur,
anlarsın, adandasın. Kaptan ustalığını
göstermiştir. İskeleye paralel geri geri gitmiştir önce,
sonra sağdan haiçe yanaşmıştır. Çımacılar
neşelidir. Halatları atarlar, halatlar babalara sarılır.
İçinden kaptanı, çımacıları, vapuru alkışlarsın.
Bir çımacı elini uzatır, onun elinden tutarsın,
iskeleyi kullanmaz, karşıya sıçrarsın. Bu el, en
yumuşak, en pürüzsüz, en sıcak çımacı elidir. Canım
çımacı, dersin içinden. Adandasındır. Sola döner,
sahilde bulduğun ilk yere oturursun. Salebin sıcaktır,
tarçını da yanındadır. Her yudumda tarçın dökersin
bol bol. Boğazın yana yana içer, bitirirsin salebi. Kalkıp
dolaşmazsın. Sonradan, gitmişken niye biraz da adayı
dolaşmadın, diye soracak olanlara "Bugün bir tarçınlı
salep içimi oradaydım da ondan," demeyi kurarsın. Bu
cevabı kaanda evirir, çevirir beğenirsin. Sonraki ilk vapuru
yakalar, bu kez güvertede oturursun. Üstündeki kaban azla gelir. Yaklaşan
şehre bakarsın. Daha olmazsa eve koşarak bile giderim
dersin.
Kapıyı
açarsın, kedin ayaklarına atlar. Salona yürürsün, hai terli.
Uzaktan kumandayı bulur, düğmesine basarsın. O, ortadaki
kızın sesinin bayağı güzel olduğunu, eski bir
şarkıyı usulünce söylediğini arkeder, seviniverirsin.
Kanepeye, televizyonun karşısına oturursun, kedin yanına
sıçrar. Kucağına alırsın onu, kulağına
söylenirsin:
"Vücut
ikliminin sultanı sensin Misket."